7 Ocak 2009 Çarşamba

Bitmeyen Beatler - 1

“When I said I was beat I was beat, man, I was tired, exhausted, warn out. That’s what I meant.’

--Herbert Huncke

 

Huncke, “beat” sozcugunu ilk defa sozluk anlami disinda kullanarak, dejenere bir toplum icinde yasamanin zorluguyla iliskilendirirken, belki de farkinda olmadan, 20.yuzyilin gidisatini degistirecek olan “beat kusagi”nin isim babasi oluyordu. II.Dunya Savasi sonrasi kontrolsuzce tuketici hale gelen bir duzene alternatif uretmek icin fikir birligi eden Burroughs, Ginsberg, Kerouac, New York sokaklarinda yasami yeniden kesfetmek icin yola ciktiklarinda, farkettikleri ortak tek birsey vardi. O da, hayati renkli kilan tum farkli yasantilarin -belki bilincli bir sekilde belki de bilincsizce- tek bir form altinda tekduzelestirildigiydi.

 

Beat kusaginin cekirdek kadrosunu olusturan bu uc ismin pesinde kostuklari dusuncelerin “gorunurdeki  motivasyonu”, toplumsal bir aydinlama cabasi olarak algilanabilir. Gorunurdeki motivasyon diyorum, cunku bu uclunun aklinda yatan ne salt bir sanatsal evrilme istegi ne de salt bir toplumsal duyarlilik hareketi yaratma cabasiydi. Boyle bir hareketin ortaya cikmasindaki tek gercek motivasyon, “beat”lerin hayati sinirsizca yasama istegiyle bagdastirilabilecek olan “rastgelelik” ve”spontanlik” anlayisiydi, bir New York macerasinda tanisan bu ekip icin.

 

Beat hareketinin dogasi geregi, yukarida bahsettigim tavir, Burruoghs, Ginsberg ve Kerouac icin bile farkli seyler ifade ediyordu. Kerouac’in “beat” anlayisi cazdan ilham alirken (ozellikle ‘50lerdeki coskusuyla be-bop donemi ve tabii ki long-train John Coltrane), belki de Ginsberg icin “beat”lik, sinirsiz cinsel deneyimle ozdeslesebiliyordu. Beat kusagi anlayisinin kendi icinde bile farkli seyler cagristirabilmesi, bu hareketin sadece edebiyatla sinirli kalmamasina; resim, dans, muzik gibi pek cok uretim alanina ilham kaynakligi etmesine yeterli bir “dogal” sebep olmustur.

 

Beat kusaginin edebiyat disindaki sanat akimlari uzerindeki etkisini ortaya koyan en onemli orneklerden birine soyut disavurumcu (abstract expressionism) akimda rastliyoruz. Jackson Pollock, Franz Kline, Wallace Berman gibi bu akimi temsil eden unlu ressamlarin eserlerinin beat kusaginin olusmaya basladigi donemlere “denk” gelmesi bir tesaduf degildir. Jackson Pollock, “action painting” yontemiyle urettigi ve “beat” kusagi anlayisi icinde bahsettigim “rastgelelik” ve “spontanlik” kavramlariyla ozdeslesen resimleri hakkinda soyle diyor: “ Resim yaparken ne yaptigimin farkinda olmuyorum. Bunu farketmem, bir cesit resimle “tanistirilma” doneminden gectikten sonra mumkun oluyor. Bir resmi degistirmek, bir imgeyi imha etmek beni korkutmuyor, cunku her resmin kendi yasami var. Ben bu yasamin ortaya cikmasini saglamaya calisiyorum. Bu da ancak resimle iletisimimi kopardiktan sonra ortaya cikan karmasayla mumkun. Boyle olmasaydi, resimler saf bir uyum, kolay bir “al, ver” iliskisinden oteye gitmezdi.” Bu soylem, bir yandan beatlerin resim sanatina yaklasimlarini, bir yandan da hayat anlayislarini sanata nasil donusturdukleri konusunda oldukca aciklayici soylemlerden biri belki de.

Sanat dunyasinda bu denli etki yaratmis bir hareketin, populer kultur icerisinde yer etme surecinde ise karsimiza donemin –ve simdinin- buyuk muzisyenleri hatta daha dogru tanimla buyuk ozanlari cikiyor. Ozellikle, ‘beat kusagi’nin bir “yasam anlayisi” olarak algilanmasinda ve donemsel olarak ortaya cikan alt-kulturlerin ortaya cikisinda, muzigin ve bu buyuk ozanlarin payi yadsinamayacak derecede buyuktur. Bu noktadan hareketle, bir yazi dizisi halini alacak olan “Bitmeyen Beatler”de, muzik dunyasinin sairleriyle “beat kusagi” arasindaki iliskiye dair incelemeler bulacaksiniz. Bu incelemelerin ilk duragi, 60lar sonrasi ortaya cikan cogu altkulture oncu olmus olan “hippie” altkulturuyle ozdeslestirebilecegimiz, The Doors toplulugunun solisti, sair ve sarki yazari Jim Morrison olacak. Hayati boyunca sarkici yerine sair olarak anilmak isteyen Morrison’in sarki sozlerindeki “beat” izlerini, bundan sonraki yazida ariyor olacagiz. 




1 yorum:

emrahozkan dedi ki...

dostum, bu beatciler çok müteharrik adamlara benziyorlar.