8 Aralık 2008 Pazartesi

Arthur Russell - Love Is Overtaking Me (2008)

’70lerin ortasi… ’68 kusaginin muzikal geleneklerinin yavas yavas o donem icin yepyeni ve kesfedilmeye musait elektronik ensturmanlarla yer degistirmeye basladigi New York sahnesi… Yine ayni zaman dilimi ve ayni New York’ta ortaya cikan Ramones ve unlu “Punk” muzik dergisinin editoru John Holmstrom’un dedigi gibi vahsi ve asi muzigi temsil eden rock muzigin (ve “rock’n roll”un) Billy Joel ve Simon and Garfunkel’la anilmaya baslanildigi bir karmasa donemi. Ve tabii ki bu karmasanin getirdigi zenginligi muziklerine yansitmayi basaran Frank Zappa ve Headhunters’la birlikte buyuk Herbie Hancock.

 

Belki de muzik tarihinde “genre”lar arasi karmasinin ve bu karmasanin getirdigi cesitliligin en yogun sekilde hissedildigi bu donemde ortaya cikan; ancak bu zenginlik icinde gozlerden, kulaklardan irak kalmis bir muzik adami Arthur Russell. New York’un simdiler de daha da unlu mekani “The Kitchen”in muzik direktorlugune 21 yasindayken getirildiginde, “The Kitchen”i minimal ve post-klasik muzigin onemli isimlerinden Philip Glass, John Cage ve Talking Heads’in kurucu uyesi David Bryne’le tanistiran bu genc adamin eklektik muzik anlayisi ’92 yilinda AIDS’e bagli olumune kadar devam eder. ’80lerde karsimiza disko albumleri yapan produktor olarak cikan Russell’in yasaminda, genclik yillarinda budizm, muzik ve siir sevdasi sayesinde tanistigi unlu beatnik sair Allen Ginsberg’le yaptigi siir kayitlarindan (ki benim Russell’a tanismam da bu calismalar sayesindedir), folk, rock, garage, minimal muzik kayitlarina kadar her turlu muzikal cesitlilige tanik olmak mumkun.

 

1971 ve 1992 arasina yayilmis bu cesitliligin, daha once paylasilmamis parcalari, Ekim 2008 sonunda yayinlanan “Love Is Overtaking Me” albumunde dinleyicilerle paylasiliyor. Bu 21 yillik muzikal karnavalinin silueti olan albumun yapi tasini, Russell’in “disko” calismalarina oranla daha az yayinlanmis folk agirlikli parcalari olusturuyor. Russell’in akustik gitari esliginde kaydettigi sarkilar -hem sarkilarin ruhundan hem de Russell’in dokunakli ve dokulu sesinin marifetlerinden olsa gerek- Dylanesk sozlerle birlikte bir yalnizlik oykusu anlatiyor. Elbette bu sozlerde, Dylan etkileri kadar Ginsberg ve dolayisiyla “beat kusagi” etkileri de kolaylikla hissediliyor. Ginsberg siirlerinde oldugu gibi, Russell’in sozlerinde “gercek”le temellendirilen, siradan nesne ve durumlarin icinde gizli kalmis kirilgan guzelliklerden dem vuruluyor. Bir sarkisinda yalniz bir kopegin hikayesini anlatirken, bir baska sarkisinda surpriz bir sekilde kapisina gelen eski sevgilisini gordugu ani, dogum gunu icin annesinin yaptigi portakal rengi surpriz pastayi gordugu ana benzetiyor Russell. (sirasiyla, albumdeki “Eli” ve “Habit Of You” sarkilarindan alintilar)

 

Russell’in 21 senelik muzik gecmisinin 21 parcayla anlatildigi albumde, geleneksel hint muzigi ensturmanlari sitar ve tablayla renklendirilmis bir kovboy sarkisi  “Goodbye Old Paint” oldukca farkli bir folk anlayisiyla yorumlanmis. Albumun ikinci yarisinda karsimiza cikan, elektronik altyapilarla suslu parcalar ise (Habit Of You, Janine, Your Motion Says,  Planted a Thought gibi parcalar) gunumuzun “indie” ve “indietronica” furyasinin iyi ornekleri olarak sayilabilecek Magnetic Fields, The Whitest Boy Alive, Notwist, The Album Leaf gibi topluluklarin calismalarinin belki de ilk ornekleri sayilabilecek nitelikte parcalar.

 

Kayitlar konusunda, takinti halini almis mukemmeliyetci tavri yuzunden plak sirketleriyle arasi pek iyi olmamis ve belki de bu yuzden bu kadar kulaklarimizdan uzak kalmis Russell’in muzikal zenginligini yavas yavas farkeden muzik sirketleri sayesinde olumunden sonra da olsa dinleme firsati bulabiliyoruz artik. Olumunden sonra yayinlanan 6.album “Love is Overtaking Me”, Russell’in gizli kalmis folk tutkusunu gunumuze tasimasiyla onemli bir boslugu dolduruyor. Cogumuz icin karanlikta kalmis bu kayitlara kulak verebilmemiz gec oldu, daha da gec olmadan bir kulak verin derim. 








5 Aralık 2008 Cuma

2008'de vazgecemediklerim

2008’in sonuna gelirken, her muzik dergisinde gormeye alistigimiz bir mevzu olan “2008’in en iyileri” listeleri yayinlanmaya basladi. Bu listelerin cogunun birsey ifade etmedigini dusunsem de goz atmadan edemiyorum bu listelere. Zaten benzer “genre”a ait dergilerin siralamalarinda da farkli, yeni birsey gormek cok mumkun degil. Soz konusu albumlerin ticari performanslarinin, promosyon zirvaliklarinin; bunlara paralel olarak, “video-clip”lerinin MTV’de ne kadar cok donmesinin, 5 kurus etmeyecek Amerikan dizilerinin “duygusal” anlarinda calinmasiyla “trend” olan sarkilarinin bu listelerin bel kemigini olusturuyor olmasi da cabasi. Her neyse, 2008’in sonlarina gelirken, son 1 ayda cikacak albumlerin listesinin de belirli olmasiyla birlikte 5’er sarkilik 2 liste de ben yayinlamak istiyorum. Bu listelerin sadece kisisel bir paylasim olarak gorulmesidir niyetim. Sacmalik dedigim, “2008’in en iyileri” listelerine yine de bir goz atin derim, az sonra karsilasacaginiz listeler 2008’de en cok dinledigim ve etkilendigim albumleri gostermekten oteye gitmeyen masum listelerdir. Bu yaziyi okuyanlarin kendi listelerini gormek de ayrica hosuma gidecektir, gozden kacanlari farketmek adina, bu da dipnot. Ikinci dipnot: caz listelerini ayri tutmayi tercih ettim, neden bilmiyorum.

 

2008’de yayinlanan caz albumleri

1) Medeski, Martin & Wood – Let’s Go Everywhere

2) Victor Wooten – Palmystery

3) Gonzalo Rubalcaba – Avatar

4) Pat Metheny – Day Trip

5) Brad Mehldau – Live

 

2008’de yayinlanan diger albumler

1) Nick Cave & The Bed Seeds – Dig Lazarus Dig !!!

2) Bon Iver – For Emma, Forever Ago

3) Fleet Foxes – Fleet Foxes

4) Crystall Stilts – Alight of Night

5) Tindersticks – The Hungry Saw